Manifesto

Allah utandırmasın!

(Önümüzdeki günlerde masaya koyup tartışılması için taslak hareket program metnini takdim ediyoruz.)

Kapitalizmin geldiği aşamada yerküremiz, evrensel olarak maddi manevi hayati tehditler altında ve büyük tehlikelere maruzdur!

Başta toprak-su-hava kirletilemez, yok edilemez!

Cumhuriyetçi Vatanseverler; toprak-su-havanın korunmasını, bu en yaşamsal değeri bir insanlık ülküsü olarak en acil ve en soylu vazifesi olarak görür!

Toprak, su ve hava’ya ‘kutsallık’ ve ‘dokunulmazlık’ vermek için; kamuoyunu, gençleri, kitleleri harekete geçirmeyi, canavarlara karşı önleyici koruyucu yasalar çıkarıp politikalar geliştirmeyi büyük bir insanlık görevi bilir!

Kapitalizmin geldiği aşamada, yaylalar-ormanlar ve sahiller tehdit altındadır!

İnsanlığın ve milletin ortak malı yaylalar-ormanlar ve sahilleri vahşi şirketlere karşı korumak için önce duyarlılığı yükseltmek, sivil direnişi yaygınlaştırmak, politikalar geliştirmek ve nihayet yasa çıkarılmasını sağlamak Cumhuriyetçi Vatanseverler’in asla vazgeçilmez asli görevidir!

Ve bereketli ovalarımız ‘sit alanı’ yani ‘dokunulmaz’ ilan edilecek, buralarda süren yapılaşma durdurulacak, rant ve kâr amaçlı mevcut yapılar yıkılacaktır!

Kapitalizmin geldiği aşamada, insan hakları ve değerleri tehdit altındadır! İnsanlık değerleri ve kazanımları keyfi yönetimlerin ve holdinglerin insafına terk edilmiştir!

Holding zenginleri ve siyasiler imtiyazlı dokunulmaz sınıflar haline getirilirken, geniş halk kitleleri iradesiz, tepkisiz, örgütsüz, medyasız eli kolu bağlı, çaresizlik içinde sömürülüp köleleştirilmektedir!

Cumhuriyetçi Vatanseverler hakkı yenen, kandırılan, yalan söylenen, soyulan, çaresiz bırakılan, avukatsız, altta kalmış, sesi soluğu kesilen ‘insanlığın’ sesi ve vicdanı olmak için insanın yaşama hakkını savunmayı olmazsa olmaz hayati bir değer olarak görür, karşı çıkar, yasalar çıkartılması ve politikalar üretilmesine el ayak olur!

Kapitalizmin geldiği aşamada, eşitsizlikler, insanları aşağılama, kayırma, torpil, yolsuzluk, hırsızlık, çar çur etme, israf, talan ve peşkeş çekme ve haksız zenginlik ve servetlerin küçük bir azınlığın eline geçmesi, had safhadadır!

Cumhuriyetçi Vatanseverler’in varoluş sebebi bu eşitsizliğe ve yağmaya dur diyecek uyanık cesur milli ve ahlaki sorumluluk taşıyan gençleri harekete geçirmek, örgütlemek ve politikalar oluşturmaktır.

Bunun için:

Cumhuriyetçi Vatanseverler Hareketi’nin benimsediği en yüksek değer ‘herkesin hukuk önünde eşit olduğu’ Cumhuriyet kazanımlarıdır!

Cumhuriyetçi Vatanseverler için milli irade, halk iradesi, bağımsız milli meclis, bağımsızlık, milli egemenlik, (yasama, yürütme, yargı) Kuvvetler Ayrılığı ve anayasamızın girişinde yazılı ‘laik ve sosyal bir hukuk devletidir’  ibaresi ‘anahtar’ kavramlardır!

Devlet inşasında bu hayati organların hayata geçirilmesi için bir Kurucu Meclis ve 1924 Anayasası’nın ruhunu yeniden canlandırmak Cumhuriyetçi Vatanseverler’in asli görevidir!

İstiklal Savaşımız ve milli egemenliğimizle kazandığımız Cumhuriyet’in kurumlarını ve organlarını imtiyazsız, sınıfsız, torpilsiz kayırmasız; herkese eşit kılmak, Cumhuriyetçi Vatanseverler’in siyasete atılma nedeni ve herkesin vatan görevidir!

Cumhuriyetçi Vatanseverler, milli reflekslerin ve düşüncelerin gelişip serpildiği ve en sağlam tarihi kaleyi oluşturduğu İttihatçılık’tan Müdafayı Hukuk’a ve sonra Cumhuriyet Anayasası ve Altı Ok’a kadar tarihi süreçleri bağımsızlık ve direnişin ve onurlu yaşamanın kutsal emaneti ve değerleri olarak görür ve bu soylu tarihin emanetlerine ve kültürüne can siperane duyarlılık geliştirir ve milli refleksleri canlandıracak yayınlar yapar ve Cumhuriyet savunusuna göğsünü siper etmiş gençler yetiştirir, harekete geçirir ve milli politikalar inşa eder!

Dinimiz, şeyhlik tarikatlık gibi dinimizde olmayan ‘aracı’ kurumların elinden alınıp özgürleştirilecek ve dinimiz, Allah korkusu ve manevi değerleri ruhlarımızda yükselten asli ve saygın ve kutsal görevine dönecektir!

Dinin milletimiz ve cumhuriyetimiz aleyhinde kullanılması kabul edilemez!

Cumhuriyetçi vatanseverler ülke bağımsızlığını tehdit eden uluslararası her kurumu kökten reddeder, bağımsızlığımızı tehdit etmeyen uluslararası her kuruma üyeliğin devamını savunur!

Türkiye Cumhuriyeti devleti ve milletiyle bölünmez bir bütündür!

Eyalet, özerklik, muhtariyet, yerinden yönetim vb. gibi uygulamalar, etnik ve mezhebi bölücülük, ifade özgürlüğü bahanesiyle hiçbir şekilde siyasi tartışmaların pazarlıkların konusu yapılamaz ve hiçbir siyasi hareket tarafından savunulamaz!

Cumhuriyetçi Vatanseverler Hareketi milletimizi bir arada tutan Türk Milletinin egemenliği ve varoluşumuzun esas sütunu olan Anayasamızın giriş maddelerinin değiştirilmesi karşısında varını yoğunu bütün gücünü seferber eder!

Ülkemizin en büyük sorunu haline gelen göçmen istilasını tavizsiz ve kararlı şekilde durdurmak için evrensel hukuk ölçütlerinde dur durak bilmeden çalışılacaktır!

Sınavlar ve seçim güvenliği devletin namusudur, sınav ve seçimlerde hile yapanlar affedilmez en ağır cezayla yargılanacaktır!

Cumhuriyetçi Vatanseverler Hareketi yargıç tarafsızlığını var gücüyle savunur ve Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay’da başkanlık yapacak yargıçların kamuoyuna açık çok yönlü çapraz sorgulanmasını şart koşar!

Devletin bütün kritik organlarında, cemaat ve tarikat gibi ortaçağ kurumlarının etkisinde kalmadan, kimseye muhtaç olmadan kendine güvenen tarafsız yöneticiler yetiştirilmesi için memleketin her bölgesinde parasız yatılı okulları açar!

Ekonomik eşitlik olmadan hukuk önünde eşitlik lafzidir.

Bu itibarla Cumhuriyetçi Vatanseverler Hareketi insanımızı holdingler ve serbest piyasa karşısında koruyacak kamucu politikalar geliştirir!

Asalak kapitalistlere ve serbest piyasa spekülatörlerine halkımızı ezdirmemek için üretim planlaması şarttır! Günümüzde halkın karnını doyurabilmesi bile planlamaya bağlıdır.

Devlet Planlama Teşkilatı günümüz şartlarında yerelden merkeze yeniden örgütlenecektir!

Milli kamu teşebbüslerinin önü açılacak, yem, gübre ve tohum gibi tarımın vazgeçilmez hammaddeleri millileştirilecek ve çoğaltılacaktır!

Stratejik ve kritik sektörlerden başlayarak son kırk yıl içinde özelleştirilen bütün iktisadî ve askeri kurumlar ve sosyal tesisler kamuya iade edilecektir!

Holdinglerin ezdiği halkımızın yeniden dirençli ve kuvvetli olması için kooperatiflerin önü açılacak, bir zamanların güçlü kooperatiflerini (Fiskobirlik, Çaykur, Tariş, Çukurova ve Marmara Birlik vs.) canlandırmak ve sayılarını çoğaltmak için kredi ve teşvik politikaları uygulanacaktır!

İşçi sendikaları, meslek örgütleri ve her türlü yurttaş inisiyatifi teşvik edilecek, örgütlenme ve hak arama girişimlerinin önündeki engeller kaldırılacaktır!

Güçten düşürülmüş köylüleri ve terkedilmiş köyleri canlandırmak için devrimci politikalar üretilecektir!

Bedelli askerlik kaldırılacak, vatani görevini yapan her gencin bir yıllığına köylüye ve tarıma güç vererek çiftçilik, tarım ve hayvancılık alanlarında istihdam edilmesi sağlanacaktır!

Bir milletin hayati geçim standardı et, süt, peynir ve tahılın kamusal destekle girdi maliyetlerinin düşürülüp en temel yaşamsal yiyeceklerin ucuzlatılması, serbest piyasanın keyfine karşı piyasanın dengelenmesi Cumhuriyetçi Vatanseverler Hareketi’nin ana hedefidir!

Cumhuriyetçi Vatanseverler Hareketi üretim alanlarında imece, ortaklaşma, yardımlaşma ve kaynaşma ve milli üretim heyecanını yükseltmek ve her yurttaşı milletin kaderine ortak edebilmek için kadınları da üçer-beşer aylığına askere alıp en temel askerî eğitimin yanı sıra, tekstil, üretim, dikimevi, hastabakıcılık, huzurevi hemşireliği, aşçılık, ambalaj, vs. gibi tesislerde istihdam eder!

Tüm yurttaşlara parasız sağlık ve eğitim hizmeti sunulacak, eğitim ve öğretimin birliği (tevhid-i tedrisat) yeniden sağlanacak, bütün meslek okulları ihtiyaca göre yeniden düzenlenecektir!

Üniversiteler bulundukları bölge imalatçısına ve esnafına ücretsiz danışmanlık, ar-ge ve pazarlama gibi konularda asli görev olarak destek olacak, üniversiteler bulundukları bölgenin imalatçı ve esnafını kalkındırmak için üretim tasarıları ve yeni fikirlerle seferber olacaktır!

Cumhuriyetçi Vatanseverler için küçük imalatçı ve esnafın yabancı markalar ve şirketler ve holdingler ve serbest piyasa karşısında korunması milli ekonomi davamızın temelidir.

Bu amaçla, milli bankaların kredi ve teşvikleri yeniden düzenlenecek ve esnaf birlikleri yeniden organize edilecek, diyelim fırıncılar pastacılar kooperatifleşip un ve şeker fabrikalarının sahipleri olabilecektir!

Belediyeler, domates, kavun karpuz, marul, lahana, kiraz, fasulye gibi turfanda malları kendi nakliye araçlarıyla çok düşük ücretlerle büyük şehir pazarlarına günbegün ulaştırabilmek için seferber olacaktır!

Büyük alışveriş mağazaları bölgelerine göre sayıca ‘sınırlandırılacaktır’!

Kiraları ve maliyetleri yükselten ana caddelerdeki bankalar ve yabancı marka kafeler arka sokaklara itilecek, kira düzenlemesi yapılarak yerli esnafa ana caddelerde daha ucuza yer verilecektir!

Bugün OYAK adlı şirket Silahlı Kuvvetler mensuplarının ortak malıdır, aynı şekilde, milli kamu şirketlerinde çalışanlar da o şirketlerin ortağı olabileceklerdir!

Kamuda çalışanların en düşük maaşıyla en yüksek maaş arasındaki fark iki kattan fazla olmayacaktır!

Bir kereye dönük varlık vergisi alınacak, emlak ve arazi zenginliği kişi başına sınırlandırılacak ve haksız kazançların mahkemeyle geri alınıp hazineye aktarılması borç yükünü hafifletecektir!

Duyuru:

Cumhuriyetçi Vatanseverler Hareketi’nden partiye doğru…

Bu ‘taslak’ program çalışması ve tartışmasını eleştiri ve değerlendirmelerinize açmıştır!

Kolayca okuyup anlaşılması için basitleştirilip özetlediğimiz  bu taslak program geniş toplantı ve tartışmalarla ve katkılarınızla yenilenecek ve geliştirilecek!

Ve milli bağımsızlığımızın ve milli iradenin ve milli seferberliğin ve karma ekonominin ruhu korunarak geniş kitlelerin menfaatine teknik ve acil ihtiyaçlar için zaman geçtikçe ‘güncellenecektir’!

Fikir ve düşüncelerinizle yorum sayfasından katılarak programın eleştirilmesine zenginleşmesine katkıda bulunabilirsiniz!

Türk milleti sahipsiz değildir!

Cumhuriyet davası ve meşalesi Türk gençliğinin elinde yükselecektir!

 

Not:

Atatürk’ün 1931’de söylediği şu sözler programımızın özüdür!

“Aziz vatandaşlarım,

Bizim bugün yeniden millete hatırlatmayı faydalı gördüğümüz esas noktalar şunlardır:

Cumhuriyet Halk Fırkası’nın (Cumhuriyetçi Vatanseverler Hareketi’nin)  cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkılâpçı vasıfları onun değişmeyen bariz mahiyetidir.

Bu mahiyeti şu noktalar izah eder:

Milli mefkûreye sâdık kalmak,

Milletin irade ve hakimiyetini, devletin vatandaşa ve vatandaşın devlete karşılıklı vazifelerinin hakkiyle ifasını tanzim yolunda kullanmak,

Ferdi mesai ve faaliyeti esas tutmakla beraber mümkün olduğu kadar az zaman içinde milleti refaha ve memleketi mamuriyete eriştirmek için milletin umumî ve yüksek menfaatlerinin icap ettirdiği işlerle bilhassa iktisadî sahada devleti fiilen alâkadar ve faal kılmak.

Türkiye Cumhuriyeti halkını ayrı ayrı sınıflardan mürekkep değil ve fakat ferdî ictimaî hayat için iş bölümü itibariyle muhtelif mesai erbâbına ayrılmış bir camia telâkki etmek esas prensiplerimizdendir.

Çiftçiler, küçük sanat erbâbı ve esnaf, amele ve işçi, serbest meslek erbâbı, sanayi erbâbı, tüccar ve memurlar, Türk camiasını teşkil eden başlıca çalışma zümreleridir. Bunların her birinin çalışması diğerinin ve umumî camianın hayat ve saadeti için zaruridir.

Fırkamızın (Cumhuriyetçi Vatanseverler Hareketi) bu prensiple istihdaf ettiği (hedeflediği) gaye sınıf mücadelesi yerine ictimaî intizam ve tesanüd temin etmek ve birbirini nakzetmeyecek (bozmayacak) surette menfaatlerde ahenk tesis eylemektir.

Menfaatler, kabiliyet ve marifet ve çalışma derecesiyle mütenasip olur. Çifçilerimizi kredi, istihsal kooperatifleri gibi iktisadî teşekküllere mazhar etmek ve bu teşekkülleri terakki ve tekemmül ettirmek gayedir.”

!

RADİKAL CUMHURİYETÇİLERE

(Nihat Genç’in 29 Ekim 2023’te Cumhuriyetçi Vatanseverlere yaptığı toplantı konuşması…)

Arkadaşlar, insanları insanlık yapan yüksek ideallerdir!

Devrimciler yüksek ideallerin çocuklarıdır!

Kardeşlerim, vahşi kapitalizm ve vahşi İslamcılık hükmünü sürdürüyorsa hiçbir devrim ya başarılamadı ya tamamlanamadı, demektir!

Bizler, Türk Milleti’nin ve mazlum milletlerin önderi olmuş Cumhuriyet devriminin son 90 yılda irtica ve toprak ağaları ve yabancı istihbarat şebekeleri ve sağcı partiler ve cemaat yapıları tarafından parçalandığı gerçeğine şahit olduğumuz için, buradayız!

Türk Milleti’nin bekasını kadere bırakamayız!

Türk Devrimi’nin tamamlayıcısı olacağız!

Bizi bu salonda toplayan en temel duygu ülkemizin kurumları ve ekonomisiyle yağma ve talan içinde, ve yağma ve talana karşı bir milli irade olmayışıdır!

Ve sırtına vurulan kırbacı öpmeye çalışan bir ortaçağ zihniyetini değiştirip itiraz eden bir halk kültürü devrimci bir kültüre dönüştürmenin yollarını aramak için buradayız!

Öfkesini bir anda patlatıp tüketerek değil öfkeyi kararlı hale getirmek için buradayız!

Vicdanları ayağa kalkmamış insanları siyasette bir araya getirmek mümkün değildir, devrimci, önce vicdan siyasetiyle işe başlar ve itiraz kültürünü örgütlemeye başlar!

Örgüt, ortak karar alıcı meclis yoksa halk vicdanı mızmızlanmaktan halk isyanları galeyan olmaktan öteye gidemez, örgüt yoksa, devrimciler tutunamaz!

Dipten gelen halk hareketlerinin ortak özelliği baskı ve zulüm rejimine karşı artık dayanılmayacak tahammülsüzlüklerdir ancak örgüt yoksa arşa varan bu tahammülsüzlükler bir siyasi programa tutunamaz!

Büyük devrimlerin ve devrimcilerin tarihinden öğrendiğimiz çok şey var, direniş düzensiz ise başıbozuk ise fevriyse, o direnişi birkaç karakol polisi bastırır susturur, bu yüzden yol gösterici olan politik dayanışmadır!

Arkadaşlar, haksızlığa karşı direnmek insan doğasında vardır, henüz kitap yazılmadığı çağlarda bile insanlar çoluk çocuklarına kabilelerine namuslarına saldırıldığında onurları ve toprakları için ayağa kalkmıştır!

Esarete karşı direnmek Türk Milleti’nde biraz daha fazla vardır, işte o fazlasına inananlar bu salondadır!

Hiçbir millet dışlanmayı kabul etmez, aşağılanmayı kabul etmeyecek olan milletimizi milli bir irade etrafında seferber edebilmek için buradayız!

Arkadaşlar, devrimin en öğretici aşaması ilk aşamadır: ‘birbirini tanıma!’

Kimle yola çıkacağıma karar verme mızmızlananları cephe gerisinde bırakma ve bir davaya inanmışları cephenin önüne sürmektir!

Biz buna ‘politik örgütlenmenin’ hakikat kazanması deriz!

İnancımız ve sabrımızla varsanız ‘hakikat’ kazanırız!

Şayet bu ilk tanışma salonuna buraya geldiğiniz gibi hiç değişmeden çıkacaksanız bize yazıklar olsun, çünkü bizler, bu salonda, kopuk, ipsiz, fevri, çürümüş fikirleri bu salonda sağlam bir kazığa bağlamak için varız!

Bu salondan çıkarken artık her birimiz atlarımızı nereye bağlayacağımızı ve nerede kışlayacağımızı bilmiş olarak çıkacağız!

Burası bir ‘savunma hattıdır’ çünkü ‘milli egemenlik’ kurumlarıyla işgal altındadır!

Devrimcilerin hata yapma lüksü yoktur!

Kimi gizli destek verir kimi açık kimi parasıyla kimi boş zamanlarında katılır ama herkesi ‘savunma’ hattına cepheye çağırıyoruz! O meşhur devrimci sözle: ‘Herkesin yeteneğine göre, herkese ihtiyacı kadar!’

Arkadaşlar, kendimize gelelim, bir politik halk kültürü inşa edilemez ise siyasi taban bulamayız!

Devrimleri besleyen halk toplantıları gençlik buluşmaları ve biraraya gelmeleri ve fikirleriyle bedenleriyle bu toplantı salonlarında görülmeleri ve safları sıklaştırmalarıdır!

Politik-siyasi bir ağınız yoksa, yokuz!

Bir bozgun bir çürüme ve bir işgal süreci yaşıyoruz, ancak Türk Milleti’nin çok yüksek bir milli direniş gücü vardır ve ama o direniş sızmalar saldırılar karşısında teslim alınmıştır!

Ve acımasız gerçek başta CHP ve irili ufaklı partiler milli direnişi ortaya koyacak güç olamamış aksine direnişi yoran oyalayan kafa karıştıran hatta düşmanla işbirliği yapan istihbarat tuzaklarına kurban gitmiş ve milli düşmanlarımız seyid rızalardan fetölerden özür dileyecek hale getirilmiştir!

Amansız gerçek: devletiyle kurucu partisiyle milli egemenlik işgal altındadır!

Ancak hiç korkmuyoruz, ve bu çürümüşlüğe yağma talan ve işgale karşı çok yüksek bir vatan ve insanlık sevgimizden gelen motivasyonumuz var, direniş cephesinin bugün sayısı yeterli değil parası olmayabilir ancak neşemizi ve umudumuzu hiç kaybetmedik!

Çünkü Türk Milleti’ne derin bir aidiyet ve mensubiyet duygumuz var, bu yüzden hem milli kazanımları hem de bölüşüm ve eşitlik değerlerini gençliğe anlatmak ve hep birlikte milli bir güç, milli bir duvar, milli bir cephe inşası için yola çıktık!

İslamcı siyasete halkın güveni sıfırdır ancak alternatifsiz oluşu ya da alternatiflerin daha kötü oluşu milletimizi çaresiz bırakıyor, kardeşlerim, samimiyetimizle hayatlarımızla sözlerimizle Cumhuriyet’e ve devletine ve toprak bütünlüğüne şaşmaz bağlılığımızla artık ‘güvenilir’ bir siyasi yapıyı ortaya çıkartmak için yola çıktık!

Arkadaşlar, politik örgütlenme bağlarını kuramayan her direniş kaos’la yenilir, patlamakta olan sosyal basıncı kullanamaz ve tek atımlık öfkesinden sonra ezilirler!

Dinamit fitili gibi halk hareketlerinin fitili vardır, politik örgütlenme fitili tanımıyorsa bilmiyorsa fitilin içinde değilse filmin sonunda kendini patlatır, ve fitili siyasi programıyla demokratik zeminde milletimizin hayrına kullanamaz!

Devrimciliğin ilk aşaması tanışmaktır, el sıkışmak, yüzümüzü görmek, selamlaşmak ve itirazlarımızı tartışmak yani ilk aşama bir ‘dava kültürü’ oluşturmak!

İlk aşamayı program ve kadro takip eder, ve kendini programıyla kadrosuyla ifade edemeyen politik örgütlenmeler zaman içinde coşkulu hatiplerin ya da çok bilmiş elitlerin liderliğine mahküm olur!

Arkadaşlar, kardeşler, baskı altındaki bir toplum şüphesiz zor konuşur, ancak siyasi örgütler milletiyle konuşabilmeyi sesi olmayı başarır ve baskı altındaki toplumun, siyaseti, direnişi, dili, sineması, örgütü olarak tarih sahnesine çıkar!

Evet, basınç vardır isyan vardır ancak sizler bizler ve milletimiz düdüklü tencerenin içinde ne pişirildiği bu neyin dumanıdır bilemiyoruz! Bir takım kumpaslar suikastler ve çatışmalar inşa ediliyor ve bizi de altında bırakıp beynimizle algımızla bizleri maymun gibi oynatıyorlar!

O halde, bir devrimci ‘basıncı’ oluşturan şey nedir bilmeli, bakın geçmiş yıllarda, birileri laik-şeriat, AB tartışmaları, inanç ve etnik mezhep özgürlükleri gibi ‘basınçlar’ oluşturup Türk Milleti’ni ordusu hukuku ve devletiyle paramparça ettiler!

O halde düdüklü tencerede yemeğin aşçısı da buharı da alevi de tadı da tuzu da kaşığı da biz olacağız!

Arkadaşlar, önce bir dava sahibi olarak hayatlarımıza anlam vereceğiz sonra devrimci direnen bir ruh’un oluşması ve kitleselleşmesinde öncü kadroları işte bu salonlarda hazırlayacağız!

İnsanlığı kardeşleyen toprağına sahip çıkan devrimci bir ruh yoksa hayat yoktur ve azgın kapitalist ve İslamcı siyaseti eleştirme hakkımız hiç yoktur!

Arkadaşlar, siyasi bir hareket içinde yer almayacaksak ‘aydınlanmış’ insanlar değil gevezeler ve kokuşmuş çer çöpüz!

Bu tanışma salonu, zayıflamakta ve yok olmakta olan milli iradeyi elitlerde ve yukardan değil tabanda aramak alttan yukarı şekillendirmek için toplandı!

Kimliğimizi tanımlayan ülkemizin bağımsızlık kavgasıdır, ancak kendi bağımsız olmayan kişiler bağımsızlık savaşı veremez, yani ilk işimiz öncü kadroyu, işiyle gücüyle mesleğiyle kimseye muhtaç olmayan arkadaşlar içinden seçmek!

Arkadaşlar, bütün devrimci pratikler bize göstermiştir ki öncü devrimciler halkın desteğini almak için başlangıçta ortak karar alıcı ya da demokratik bir görüntü verir ve sonra lider kadrosu içe kapanır cuntalaşır sertleşir!

Politik ve hızlı bir manevra kabiliyeti için önderlik şarttır, yani, Kırım’ı kaybetme sebebimiz ‘beylerin’ savaş kararı alması için Kırım’a doğru yola çıktıklarında uzun yol yüzünden savaş çoktan başlamış Kırım işgal olmuştu!

Arkadaşlar, yurttaşlığın ödevleri vardır, ödevini yapmayan yurttaş olamaz, bir kenarda sessizce oturup ben yurttaşım diyemez, sen itiraz etmemişsen, dilekçe vermemişsen denetleme yapmamışsan sen tebasın sürüsün!

Milli egemenliğimiz yurttaşlara temel haklar ve sorumluluklar vermiştir, sorumluluk hak aramaktır, itiraz eleştiri denetleme sorumluluğu yurttaşlık kültürüdür, yurttaşlık kültürü yani itiraz eden bir halk kültürü inşaası için devrimci bir ruh şarttır! Ve o ruh bu salonda fazlasıyla vardır!

Bir devrimci, lord, patron, ağbi, efendi, aşiret, derebeyi, tarikat, aziz, evliya, mübarek, baron, prens, kral, dayı, yani kutsanmış imtiyazlı üstün bir sınıf tanımaz! Efendi tanımayanlar bu salondadır, bu salonda kimse kimseden üstün değildir!

Efendi tanımayan bizlerin dincilerden farkı şudur, dinciler ‘Tanrı’nın gözünde hepimiz eşitiz’ der, evet biz de inanıyoruz, eşitiz, ancak…

Tanrı’nın gözünde hepimiz eşitsek siyasette de devlette de hukukta da vergide de eğitimde de sağlıkta da eşit olmalıyız… Hem Tanrı’nın gözünde eşitiz diyeceksin hem de başımıza eşit olmayan üstün bir ulema sınıfı, Papa, aziz, şeyh, saray koyacaksın… Hem Tanrı’nın gözünde eşitiz diyeceksin hem de ihaleleri sen alacak torpil yapacak servet ve hazineleri senin mezhep ve cemaatinin nüfuzuna girecek, devrimci işte budur: Yok öyle yağma!

Cumhuriyet ve kamucu politikaları Tanrı’nın gözünde eşit olanları siyaseten de eşitleme rejimidir!

Kardeşlerim, sizi buraya bir politik örgütlenmenin emir ve itaatine almak için çağırmadık, sizi buraya, cepheye hep birlikte hazırlanmak için, ve artık görülmeyen gerçek üniformalarımızı giymek için çağırdık!

Size bir fanile bir mintan bir çift çorap ve altınıza at ve elinize silah verecek değiliz, size buraya, tıpkı acemi birliğinde ilk üniformamızı giyerken, postallar büyük gelir pantolonun kemeri tutmaz ve içinde kaybolursun…

İşte bu salonda üniformayı üstümüze adam gibi oturtmak için varız, tartışacağız, konuşacağız örgütleneceğiz ve Türk Milleti’nin ÇAKI gibi askerleri olacağız, her birimiz milletimizin dipçiği süngüsü mermisi olacağız!

İstiklal savaşımızın tarihlerde esir olmamış ay yıldızlı üniformasını beğenmeyen varsa buyursun gitsin, ben öyle bir bakmaya geldim, ben şöyle bir takılacağım, araziye yatarım, diyen varsa, buyursun gitsin!

Ben Çanakkale’yi unutmadım ben Dumlupınar’ın evladıyım diyen varsa, arkadaş, yüz yıl sonra cephe yeniden kuruluyor, bu salonda!

Yahu arkadaş, biz nereye düştük, bu konuşanlar toplananlar kimdir diye şüpheleriniz varsa, şüphelerinizi giderecek tek şey, yaşadığımız hayatlardır, kırk uzun yıldır biz o Afyon ovasındayız, o Kocatepe’de kırk yıldır nöbetteyiz!

Buraya davetimizin sebebi, yüz yıl sonra bugün, yine, Türk Milleti fakru zaruret içindedir, mühimmata ve askere ihtiyacı vardır!

Biz, birbirine video ve mesaj atmaktan başka işe yaramayan seyirciler ve sürü olmamak için, buradayız!

Milli bir cephe, milli bir direniş, milli bir refleks, milli bir program ve milli bir kadro için buradayız!

Burası Ankara, milli mücadelenin başladığı ve millet meclisinin kurulduğu yer!

Ki, Ankara adı, milli mücadele başlamadan önce, İstanbul basınında gazetelerin ilk çıktığı Tanzimat Dönemi’nden beri ‘adı’ hiç bilinmiyor adı hiç anılmamıştı!

Ancak milli mücadele başladıktan sonra Ankara adını tüm dünya öğrendi!

Şimdi sizleri bizleri sayıca ya da isimce bilmiyor olabilir isimlerimizi hiç geçirmiyor olabilirler, biraz sabır, birbirimizle konuşmaya başladık işte, birbirimizi tanımaya başladık işte, neşe içindeyiz ve çok umutluyuz, çünkü bu salonda elden ele tüm Anadolu’nun köy ve kasabalarını gezecek ‘meşale’ yakılmıştır!

Anadolu, güneşimiz, bayrağımız, göğümüz ve çadırımızdır!

Anadolu, Cumhuriyet’ini bekliyor!

Anadolu, onurumuz, bağımsızlığımız, kardeşliğimiz, bölüşümümüz ve bereketli toprağımızdır!

Anadolu, Cumhuriyetçi evlatlarını bekliyor!

Arkadaşlar, Türk devriminin eksik yanı, toprak reformudur! Toprak ağaları Demokrat Parti’de Cumhuriyet düşmanı şeyhlerle işbirliğine girip Cumhuriyet’i parçalamaya ve zamanla yabancı istihbaratın vatan haini ajan kuklası olmuşlardır!

Arkadaşlar, tarihteki bütün isyanların kökeninde lordlar ve kilisenin el koyduğu araziler ve imtiyazlı konumları vardır!

An itibariyle ormanlarımıza yaylalarımıza sahillerimize hukukumuza ve milli eğitimimize ulema ve İslamcı siyasiler tarafından el koyulmuştur!

İlk hedefimiz, el konulan arazileri, milli emlak’ı, el konulan kamu teşebbüslerini, el konulan hukuku, el konulan milli eğitimi, el konulan Cumhuriyet’i ellerinden almak, ve…

Yüzüncü yılında yeniden milli istiklal savaşıyla kazandığı milli egemenlik haklarını halkımıza iade etmektir!

Arkadaşlar, yorulursanız olur ya umudunuzu kaybettiğiniz anlar olursa.. Bin yıllık zeytin ağaçlarımızın altına koşun!

Toroslar’da rüzgara kasırgaya aman demeden dimdik duran Sedir ağaçlarımızın altına koşun!

Karadeniz dağlarında granit kayalara kök salmış ladin ağaçlarımızın altına koşun!

Size kök nedir nasıl salınır öğretecektir!

Size dik durmayı öğretecektir!

Yağmurun kasırganın sizi bu topraktan asla sökemeyeceğini öğretecektir!

Kardeşlerim, yorulduğunuzda olur ya umudunuzu kaybettiğiniz anlar olursa….

Orta Anadolu’nun sapsarı buğday tarlalarına koşun, size bereketi, size toprağı, size ekmeği, size bölüşmeyi öğretecektir!

Size memleket neyin adıdır ve biz neyin kavgasını veriyoruz, öğretecektir!

Ve olur ya yorulursanız olur ya umudunuzu kaybettiğiniz anlar olur…

Buğday başakları kadar çok, buğday tarlaları kadar çok!

Sıvasız evlerde yoksul büyümüş ve 20 yaşında şehit olmuş askerlerimizin mezarlarına koşun!

Size VATAN neye denir ve neden UĞRUNA ölünür, öğretecektir!

Arkadaşlar, biz Baykalcı, Kemalci, İnceci, yani. ‘adamcı’ cumhuriyetçiler değil ‘programcı’ Cumhuriyetçileriz!

Arkadaşlar, biz, 10 Kasım’dan 10 Kasım’a bayramdan bayrama Cumhuriyet’i hatırlayanlardan değil, biz, seçimden seçime Cumhuriyet’i hatırlayanlardan değil, biz, her gün her saat Cumhuriyetçiyiz! Hukuk, bağımsızlığımızı, her gün istiyoruz!

Halkı pasifleştiren değil halkımıza sipariş edilmiş adayları dayatan değil, halkımızı harekete geçirecek RADİKAL CUMHURİYETÇİLERİZ!

Yaşasın Cumhuriyet!